Bu Aşk Dillere Destan Oldu: Nazım Hikmet ve Piraye

  • Ana Sayfa
  • Bu Aşk Dillere Destan Oldu: Nazım Hikmet ve Piraye
Bu Aşk Dillere Destan Oldu: Nazım Hikmet ve Piraye

Bu Aşk Dillere Destan Oldu: Nazım Hikmet ve Piraye

Nazım Hikmet ve Piraye’nin Tutkulu Aşkı

Kulaktan dolma bile olsa Nazım Hikmet ile Piraye’nin aşkını mutlaka duymuşsunuzdur. Hayatı boyunca birçok kadınla birlikte olan Nazım, hiç kimseyi Piraye kadar sevmemiştir. Piraye için mektuplarında Sen benim en yakın insanımsın.diyen Nazım, aynı mektupta Piraye’yi terk etmiştir. Evli ve 2 çocuk annesi olan Piraye, 1930’da genç bir kadın olarak hayatını sürdürüyordu. Piraye’nin kocası Vedat Örfi, bir sanatçıydı. Nazım ise Moskova’dan henüz İstanbul’a dönmüş bir şairdir. Kardeşi Samiye Hanım’ın arkadaşı olan Piraye’yi görür görmez aşık olan Nazım, bu aşkını hemen belli ediyor. Piraye ise Nazım ile bir yıl boyunca deyim yerindeyse köşe kapmaca oynuyor. Üstelik aileler de bu ikilinin bir araya gelmesini istemiyor. Piraye için şiirler yazan Nazım, sonunda onun da kalbini çalmayı başarıyor. İşte Piraye için yazılan efsane şiirlerden bir tanesi…


Kızım, annem, karım, kardeşim sen
Başında güneşler esen
Altın gözlü çocuk,
Altın gözlü çocuğum benim;
deli çığlıklar atıp avaz avaz
burnumun dibinden gelip geçti de yaz,
ben, bir demet mor menekşe olsun getiremedim sana!
Ne haltedek,
dostların karnı açtı
kıydık menekşe parasına! 

Piraye Şiirlere Aşık Oluyor

Nazım’ın şiirlerinden etkilenen Piraye, bu aşka karşılık veriyor. 1932 yılında evlenerek bir köşke yerleşiyorlar. Piraye’nin eski kocasından boşanması ise köşke taşındıktan sonra oluyor. Para sıkıntısı çeken ancak mutlu olan bu çiftin mutluluğu Nazım’ın tutuklanmasına kadar devam ediyor. Hapisteyken Piraye’ye birçok mektup yazan Nazım, şu satırları kaleme alıyor;

Bir tanem!
Son mektubunda:
‘Başım sızlıyor yüreğim sersem! ‘ diyorsun.
‘Seni asarlarsa seni kaybedersem; diyorsun; ‘yaşayamam! ‘
Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın kalbimin kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer yirminci asırlarda ölüm acısı.

Her Şey Yoluna Girmişken…

Hapisten çıkarak İpek Film Stüdyosu’nda çalışmaya başlayan Nazım, hiçbir suçu yokken, komünizm propagandası yapmakla suçlanarak tekrar cezaevine gönderiliyor. 15 yıl hapis cezasına çarptırılan Nazım, tam 12 yıl boyunca Piraye ile mektuplaşıyor. Piraye, aşkını mektuplara dökerken Nazım yeni aşklar peşinde koşuyor! Cezaevi’ne ziyarete gelen dayısının kızı Münevver ile daha önceki yıllarda yakınlaşmış olan Nazım, kendisinden 16 yaş küçük olan kuzenine aşık oluveriyor! Münevver için de şu dizeler kaleme alınıyor:

sen esirliğim ve hürriyetimsin,
çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,
sen memleketimsin.
Sen ela gözlerinde yeşil hareler,
sen büyük, güzel ve muzaffer
ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin…

Hapisteyken Başkasına Aşık Olan Nazım Eşini de Mektupla Terk Ediyor

Yıllar boyunca kendisini bekleyen Piraye’yi hapishanede terk eden Nazım, eşine şu mektubu yazıyor:

Piraye…

Aramızdaki münasebetlerden birisi olan fakat zaten bilfiil çoktandır mevcut bulunmayan ve daha senelerce de mevcut olamayacağı anlaşılan karı kocalık münasebetimizi, kadın erkek münasebetimizi tasviye etmemiz, kesmemiz gerekiyor. Bunun icap ettiğini uzun muhakemelerden nefsimle yaptığım işkenceli müsahabelerden sonra anladım. Ve sana bir gün bile fazla yalan söylememek için bu münasebetin artık kesilmesi gerektiğini işte hemen yazıyorum. Sen yine benim en yakın insanımsın. En yakın dostum ve arkadaşımsın. Çocukların çocuklarımdır. Bu tarafımızda hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanıyorum. Fakat artık karı kocalığımız devam edemez. Bu bağımızı bağlarımızdan ancak bir tanesi olan bu münasebetimizi kesmemiz lazım geliyor. Sana yolladığım bu mektupla beraber ben karı koca münasebetimizin kesilmesi için gereken yerlere müracaatımı da yapmış bulunacağım.

Bütün bu olan biten şeye rağmen yakın iki insan olarak kalacağımızı biliyorum. Benim başım sıkıştığı zaman hapiste olayım, dışarıda olayım yine sana koşacağım. Sen de öyle bana koşacaksın. Ömrümün en güzel senelerini, en iyi eserlerini sana borçluyum. Onlar manen ve maddeten senindir. Şimdilik Allah’a ısmarladık. Beni affet bile demiyorum. Her şeye rağmen beni herkesten ziyade anlayacak olan insanın yine sen olduğuna eminim. Ellerinden öperim.

Nazım’ın Pişmanlığı…

Bu haber ile yıkılan Piraye, Nazım’ın kendisini kimle aldattığını araştırmaya başlar. Bu süreç içerisinde Nazım, Münevver’i kocasından boşanmaya ikna eder. Kendisi de Cumhuriyet’in 15. Yılından kaynaklı çıkacak afla salınacak ve Münevver ile evleneceklerdi. Ancak af çıkmadı, bunun üzerine Münevver de eşinden boşanmaktan vazgeçti. Bu olay üzerine Pirayesi’nden de olan Nazım, tekrar Piraye’ye mektuplar yazmaya başladı ancak mektuplardan yanıt alamadı. Bunun üzerine oğlu Mehmet üzerinden mektuplar göndermeye başladı. Mektuplarında intihar edeceğinden bahsediyordu. Bunun üzerine Piraye, çocuklarıyla birlikte bir gün Nazım’ı ziyarete gitti. Ancak ne Nazım eski Nazım’dı ne de Piraye eski Piraye…

Aşk Üçgeninde Son Durum

Aşkından umudu kesen Nazım, açlık grevine başladı. Sağlığı kötüye giden Nazım’ı Münevver de ziyarete geliyordu. Bir gün Piraye, Nazım’ı ziyarete hapishaneye gitti. Ziyaret esnasında kapı açıldı ve içeri Münevver girdi. O günden sonra Piraye, Nazım ile hiç görüşmedi. 1950 yılında cezaevinden çıkan Nazım’ın yanında ise Münevver vardı. 1951 yılında Piraye’den boşanan Nazım’ın Münevver’den bir oğlu oldu. Bu çocuğun adını da Mehmet koyan Nazım, bir garip aşk hikayesinin baş kahramanı olarak günümüzde bile konuşulan bu aşk üçgeninde kayboldu. Piraye ise konuyla ilgili tek bir kelime etmeden duygularını kalbine gömerek bu dünyadan göçüp gitti.

İlginizi Çekebilir: Ahmed Arif ve Leyla’nın Aşkı

Paylaş:

Yorum yap

E mail adresiniz yayınlanmayacaktır. *

İlginizi Çekebilir...
Masumiyet Müzesi Özeti Müthiş bir aşk hikayesini anlatan Masumiyet Müzesi,…
loader