Kürk Mantolu Madonna Kitabı Alıntılar
Sabahattin Ali’nin Unutulmaz Eseri “Kürk Mantolu Madonna” Kitabı
Sabahattin Ali’nin unutulmaz eseri “Kürk Mantolu Madonna” aşkın dokunaklı dansını, acı gerçekleri ve insanın karmaşık doğasını anlatan bir başyapıttır. Bu kitap, sadece bir aşk hikayesini değil, aynı zamanda insanın iç dünyasını keşfetme arzusunu, özgürlük uğruna verilen mücadeleyi ve yaşamın derin anlamını sorgular. “Kürk Mantolu Madonna,” okuyucuyu sadece bir hikâyeye değil, aynı zamanda kendi içsel yolculuğuna davet eder. İnsanın kalbindeki karmaşıklığı, zamanın sınırlarını aşarak günümüzde de taze ve etkileyici bir şekilde yankılanan bir romandır. Bu roman, Sabahattin Ali’nin edebi dehasını, duygusal zenginliğini ve düşünsel derinliğini en saf haliyle sunar.
Kürk Mantolu Madonna Sözleri ve Alıntılar
İşte en sevilen, en anlamlı ve en derin Kürk Mantolu Madonna sözleri:
“Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.”
“Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.”
“Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesinde, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden insan gibi üzüntülüydüm.”
“Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz.”
“Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.”
“Bir ümidim yok. Bu sondu. Artık hiçbir şeyin değişmesine imkân yok, lüzum da yoktu.”
“Her şey bitti mi? Zannetmem. İkimizin de çocuk olmadığımızı biliyorum. Yalnız bir müddet dinlenmek ve birbirimizden uzak kalmak lazım. Ta ki birbirimizi tekrar görmek ihtiyacını şiddetle duyuncaya kadar.”
“Bir kadının bize her şeyini verdiğini zannettiğimiz anda, onun hakikatte bize hiçbir şey vermemiş olduğunu görmek, bize en yakın olduğunu sandığımız o anda bizden, bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak bulunduğunu kabule mecbur olmak acı bir şey.”
“Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı. Çünkü o, benim için bütün insanlığın timsaliydi.”
“Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, ‘Bu öyle olmayabilirdi!’ düşüncesi.”
“Seninle şöyle bir oturup konuşamadık.”
“Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş.”
“Bir şey noksandı, fakat bu neydi? Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm.”
“İlk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde, ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz.”
“Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?”
“İnsan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor.”
“Ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir.”
“Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim.”
“Bilhassa tahammül edemediğim bir şey, kadının erkek karşısında her zaman pasif kalmaya mecbur oluşu… Neden? Niçin daima biz kaçacağız ve siz kovalayacaksınız? Niçin daima biz teslim olacağız ve siz teslim alacaksınız? Niçin sizin yalvarışlarınızda bile bir tahakküm, bizim reddedişlerimizde bile bir aciz bulunacak? Çocukluğumdan beri buna daima isyan ettim, bunu asla kabul edemedim.”
“Kafamın içinde ona söylenecek uçsuz bucaksız şeyler bulunduğunu hissediyorum, senelerce söylense bitmeyecek şeyler.”
“Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi.”
“Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım.”
“Yalnız onun yanındayken içimi müthiş bir korku, onu kaybetme korkusu sarardı.”
“Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim. İkinci defa ise oynayamam.”
“Asıl ‘ben’, otuz beş seneye yaklaşan ömrümde, ancak üç dört ay kadar yaşamış, sonra, benimle alakası olmayan manasız bir hüviyetin derinliklerine gömülüp kalmıştım. “
“Bir ecnebi dil öğreneceğimi, bu dilde kitaplar okuyacağımı ve asıl, şimdiye kadar sadece romanlarda rastladığım insanları işte bu “Avrupa”da bulacağımı tahmin ediyordum. Zaten muhitimden uzak duruşumun, vahşiliğimin bir sebebi de kitaplarda tanıştığım ve benimsediğim insanları muhitimde bulamayışım değil miydi?”
“Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?”
“Eğleniyorlardı. Yaşıyorlardı. Ve ben, kafamın içine ve yalnız kendi ruhuma kapanmakla onların üstünde değil, altında bulunduğumu anlıyordum. Şimdiye kadar zannettiğim gibi kitleden ayrılmanın bir hususiyet, bir fazlalık değil, bir sakatlık demek olduğunu hissediyordum. Bu insanlar dünyada nasıl yaşamak lazımsa öyle yaşıyorlar, vazifelerini yapıyorlar, hayata bir şey ilave ediyorlardı. Ben neydim? Ruhum bir ağaç kurdu gibi beni kemirmekten başka ne yapıyordu? (…) Muhakkak ki dünyanın en lüzumsuz adamıydım. Hayat beni kaybetmekle hiçbir şey ziyan etmeyecekti. Hiç kimsenin benden bir şey beklediği ve benim hiç kimseden bir şey beklediğim yoktu. “
“Göreceksiniz ya, ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım… Hakiki hayatım benim için can sıkıcı bir rüyadan başka bir şey değildir…”
“Her şeye hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?”
“İlk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde, ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz. “
“İnsan ömrü doğumdan ölüme kadar uzanan tek bir yoldan ibarettir ve bunun üzerinde yapılan her türlü taksimat sunidir…“
“Hala soramıyordum. Artık kendimde farkına varmıştım ki, bu tereddüt, nasıl soracağımı bilmemekten değil, öğreneceklerimden korkmaktan geliyordu. Fakat benim için her şey müsavi değil miydi?”
“Ona söyleyecek ne kadar çok şeylerim vardı… Bunların, bütün ömrümce konuşsam bitmeyeceğini sanıyordum.“
“Mevcut olmayan bir şeye malik olalım derken mevcut olanları kaybettik.”
“İnsanlara kızmama imkân yoktu, çünkü insanların en kıymetlisi, en iyisi, en sevgilisi bana en büyük kötülüğü etmişti; diğerlerinden başka bir şey beklenebilir miydi? İnsanları sevmeme ve onlara tekrar yaklaşmama da imkân yoktu; çünkü en inandığım, en güvendiğim insanda aldanmıştım. “