Fakat Müzeyyen Bu Derin Tutku Kitap ve Film Hikayesi

  • Ana Sayfa
  • Fakat Müzeyyen Bu Derin Tutku Kitap ve Film Hikayesi
Fakat Müzeyyen Bu Derin Tutku Kitap ve Film Hikayesi

Fakat Müzeyyen Bu Derin Tutku Kitap ve Film Hikayesi

Fakat Müzeyyen Bu Derin Tutku Özet

Başarısız bir aşk hikayesini anlatan Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, hem kitap hem de filme konu olmuş bir hikayedir. İlhami Algör’ün romanından uyarlama olan Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku adlı film, Sezin Akbaşoğulları ve Erdal Beşikçioğlu‘nun başrollerinde hayata geçirilmiştir. Sezin Akbaşoğlu Müzeyyen’i oynarken Erdal Beşikçioğlu ise Arif karakterine hayat vermiştir. Arif’in virane halini en iyi şekilde temsil eden kirli sakallara sahip olan Erdal Beşikçioğlu, cüretkarlık ve naifliğin temsilcisi olan Müzeyyen’i çok iyi bir şekilde temsil eden Sezin Akbaşoğulları’nın oyunculuğu ile hayat bulmuştur.

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku Ne Anlatıyor?

Bağlanma problemleri olan Arif’in obsesif iyi ve miskin bir karaktere sahip oluşu onun depresif olmasına sebep olmuştur. Beğenilmeye çok alışkın olan Müzeyyen, Arif için önceleri merak edilen bir tutku iken daha sonra aradığı şey olmadığını fark ettiği bir kadın haline dönüşüyor. Hiçbir kitabı yayınlanmamış olan Arif, ilişkileri ve kadınları anlamlandırmaya çalıştığı bir dönemde tanıştığı Müzeyyen ile bir aşk macerasına açılıyor. Romanda, kendi iç sesi ile konuşuyormuş gibi görünen Arif, esasında müzeyyen ile konuşmaktadır. Başlangıçta Müzeyyen olmadan bir hayatı düşünemeyen Arif, birdenbire “çıt” yön değiştirerek bir anda Müzeyyen’den uzaklaşmaya başlıyor.

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku’nun Yönetmeni Kim?

Film, Çiğdem Vitrinel yönetmenliğinde hayata geçirilmiştir. Bir aşk hikayesini anlatan filmde sevgilisinden ayrılan Arif, romanda dahi adını vermediği kadını aramaya başlar. Bu kadının kim olduğu belli değildir. Arif ne aradığını bilmeden yola çıkar. Bu yolda Müzeyyen ile tanışan kahraman, ona aşık olur. Müzeyyen, Arif’in aşkına karşılık verir. Anne ve babası vefat eden Müzeyyen, babaannesi ile yakındır. Babaannesinin de ölümüyle yıkılan Müzeyyen, bu sürede Arif ile daha da yakınlaşır. Bu süreç içerisinde Arif, Müzeyyen’in etrafında bulunan diğer erkekleri kıskanmaya ve merak etmeye başlar. Bu süre zarfında Arif’i terk eden Müzeyyen, böylece romanı da bitirir.

Filmde Arif, bu süreçten sonra Müzeyyen’i hayatından tamamen çıkarır. Klasik toplum içerisinde konumlandırılmış cinsiyet kodlarından uzakta bir çizgi çizen bu film, Arif’in farklı olan kadını aramasını konu alır. İdeal tüm kadınlık kodlarının dışında olan Müzeyyen, rastlantısal olarak Arif’in hayatına girerek onu kendisine aşık eder. Bu, tehlikeli bir kadındır. Filmin başında, Müzeyyen’in karakter bakımından zıt olan sevgilisi, domestik bir tavır sergiler. Bu sahneler, şekilci sevgililik ve beraberindeki rolleri desteklese de, Arif’in daha sonra tanıştığı Müzeyyen, Arif için keşfedilecek yeni bir kıtadır.

Müzeyyen Nasıl Bir Karakterdir?

Müzeyyen akıllı, öz güvenli, çekici, bireyci ve özgürdür. Müzeyyen, daha önce Burak isimli bir erkek ile evlenip ayrılmıştır. Arif, Burak ile karşılaştığında kadınların üzerinde hak iddia edilemeyeceği, kadınların sahiplenemeyeceği ve zaptedilemeyeceği ile ilgili bir konuşma dahi yapmıştır. İlk başlarda çok kıskandığı Burak, daha sonra Arif için içten içe bir erkek kardeşlik temsili olmuştur. Müzeyyen ile var olan bir erkek profili çizmeye başlayan Arif, bu hissiyatını gördüğü rüya ile simgeler. Rüyada Müzeyyen kaybolur ve herkes çıplak kalır. Arif, o anda bir refleks göstererek göğüslerini kapatır. Bu rüya, Arif’in Müzeyyen ile nasıl bir bedensel birliktelik düşüncesine kapıldığını en iyi şekilde ifade eder.

Dünyanın En Güzel Arka Kapak Yazısı

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, belki de dünyanın en iyi arka kapak yazısına sahiptir diyebiliriz. Arka kapakta şöyle yazar;

“Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün Kızılderilileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenimi bilmez, ağlardım. Ağladıkça Sadri’ye kıl kapar, gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidişlerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri’nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine…”

Paylaş:

Yorum yap

E mail adresiniz yayınlanmayacaktır. *

İlginizi Çekebilir...
Kahve kültürünün çok önemli olduğu ülkemizde, farklı kültürlerden kahve kültürümüze…
loader