Orhan Veli’nin Belediyenin Kazdığı Çukura Düşerek Öldüğünü Biliyor muydunuz?
Orhan Veli Kimdir?
Türk edebiyatının unutulmaz şairlerinden biri olan Orhan Veli Kanık, 13 nisan 1914 yılında dünyaya gelmiştir. Türk edebiyat dünyasında Orhan Veli olarak bilinen şairimiz, yenilikçi Garip akımının kurucuları arasındadır. Sokak dilinin edebi eserlere taşınmasına olanak sağlayan Orhan Veli, 36 yıllık yaşamına çeviriler, makaleler, denemeler, hikayeler ve şiirler sığdırdı. Şiirlerinde aruz ve hece ölçülerini kullanmayan şairimiz, kafiyeyi gereksiz buluyordu. Yalın bir anlatım dilini benimseyen Orhan Veli, 1940-50 yılları arasında önemli bir etki gösterdi. Şiire getirdiği yenilikler nedeniyle çok fazla sayıda eleştiri alan şairimiz, gelenekleri yıkarak bu yepyeni akımın ilgi uyandırmasını sağladı. Her ne kadar yeni bir akımın öncüsü olsa da tek tür şiir yazmayan Orhan Veli; kendini yenileyen ve durmadan arayan yapısı sayesinde çok önemli eserler bırakmıştır. Dramatik bir ölüm ile hayata veda eden şairimiz, başarılı edebi yaşamı boyunca unutulmaz eserlere imza attı.
Orhan Veli’nin Heykeli Dikildi
Rumelihisarı sahilinde heykeli bulunan Orhan Veli, bir martı ve elindeki kitap ile ölümsüzleştirildi. Babası tüccar olan Veli, Ankara Konservatuvarında armoni profesörü oldu. Bunun yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın şefliği görevini sürdürdü. 1923-48 yılları arasında Ankara’da yaşayan şairimiz, daha sonra İstanbul’a taşındı. İstanbul Konservatuvarında ilmî kurul üyesi ve İstanbul Radyosu’nda ses uzmanı olarak görevine devam eden Kanık, çocukken çeşitli tehlikeler ve hastalıklar yaşamıştır. Henüz 5 yaşındayken yanma tehlikesi geçiren şairimiz, uzun süre boyunca tedavi gördü. Edebiyat sevgisi ilkokul yıllarında aşılanan Orhan Veli’nin ilk hikayeleri Çocuk Dünyası adlı dergide yayınlandı. Lise yıllarında arkadaşları ile birlikte Sesimiz adı verdikleri bir dergi de çıkaran Kanık, bu dönemde şiirlere ağırlık verdi.
Orhan Veli’nin Ankara’ya Dönmesi
İstanbul macerasından sonra görevi nedeniyle tekrar Ankara’ya dönen Orhan Veli, burada arkadaşları Melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile birlikte benzer stilde şiirlere imza attı. 1936 yılında, Varlık dergisinde Düşüncelerimin Başucunda, Eldorado, Ebabil ve Oaristys isimli şiirleri yayınlanan şair, dergide arkadaşları ile birlikte şu şekilde tanıtıldı:
“Varlık’ın şiir kadrosu yeni ve kuvvetli genç imzalarla zenginleşmektedir. Aşağıda dört şiirini okuyacağınız Orhan Veli, şimdiye kadar yazılarını neşretmemiş olmasına rağmen olgun bir sanat sahibidir. Gelecek sayılarımızda onun ve arkadaşları Oktay Rifat, Melih Cevdet ve Mehmet Ali Sel’in şiirimize getirdikleri yeni havayı daha iyi belirtecektir.”
Orhan Veli Nasıl Öldü?
Yaşasaydı Türk edebiyatına nice eserler bırakacağı aşikar olan Orhan Veli, bir haftalığına Ankara’ya gelmişti. Burada belediyenin kazdığı bir çukura düştü ve başını hafifçe yaradı. Veli’nin beyin damarı çatlamıştı ancak kendisi bu durumu fark etmedi ve İstanbul’a geri döndü. 14 Kasım günü, arkadaşının evinde yemek yerken birden fenalaştı ve hemen hastaneye kaldırıldı. Doktor, Veli’nin düştüğünü ve bu nedenle beyin damarının çatladığını ne yazık ki anlamadı. Bu nedenle Kanık’a alkol zehirlenmesi teşhisi konuldu ve tedavi de buna yönelik yapıldı. Şairin beyin kanamasından vefat ettiği daha sonradan anlaşıldı. Fenalık geçirdiği aynı akşam komaya girdi. Saat 23.20 sularında girdiği komadan çıkamayan Veli, Cerrahpaşa Hastanesi’nde hayata gözlerini yumdu.
Orhan Veli’nin Geride Bıraktığı Eserler
Yenilikçi tarzı ve liderliği ile kendisinden sonra gelen şairlere ilham kaynağı olan Orhan Veli; Karşı (1949), Yenisi (1947), Destan Gibi (1946), Vazgeçemediğim (1945), Garip (yalnız kendi şiirleriyle, genişletilmiş 2. baskı, 1945), Garip (Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’le 1941) gibi birçok eser bırakmıştır. Hala herkesin ezberinde olan, kimi zaman Veli’nin imzası olduğu bilinmeden okunan şiirlerinden en bilindiği ise İstanbul’u Dinliyorum’dur. Orhan Veli’yi, bu şiir ile anarak sözlerimize son veriyoruz.
“İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul’u diliyorum, gözlerim kapalı.”
İlginizi Çekebilir: Bir Şair Düşünün; Hiç Tanımadığı Birini Kadın Sanıp Mektuplar Yazdı