Ahmet Haşim’in Kendini Çirkin Bulması
Gece Şairi Ahmet Haşim
Ülkemizin en önemli şairlerinden bir tanesi olan Ahmet Haşim, Fecri Ati Topluluğu‘nun en önemli şairleri arasındadır. Kendisini çirkin bulması ile de ünlenen şair, kendisinden nefret ediyordu. Aynalara tükürdüğünü söyleyen Ahmet Haşim, ilk şiirlerini henüz 13 yaşında yayınlatmıştı. İlk şiir yayınından sonra üç yıl içerisinde tam 13 şiiri yayınlanan Ahmet Haşim, küçük yaşlarda annesini kaybetmiştir. Annesini kaybetmesinin verdiği acı ile büyük bir boşluğa düşen Haşim, yatılı bir okulda okuduğu için içine kapanık bir hale gelmişti. Türkçe konuşmakta zorluk çeken Haşim, arkadaşlarının kendisi ile Arap Haşim diye dalga geçmesi ile daha da çok içine kapanmıştır.
Kendisine has özellikleri bulunan Ahmet Haşim, edebiyatın sembolist şairlerin arasındadır. Yakup Kadri ile yakın arkadaş olan Haşim, Yahya Kemal’i hiç sevmezdi. Yahya Kemal’i
“Çirkin sesli zavallı bir adam”
olarak tanımlayan Ahmet Haşim, güzellikten nefret eden ve korkak bir insandı. Daimi olarak suikaste kurban gideceğini düşünen Haşim, bu nedenle yolda kendisine seslenen arkadaşlarını duymamazlıktan gelirdi. Uzun yıllar boyunca evlenmek isteyen ancak kadınların her birine farklı bir olumsuz özellik addeden Haşim, bu nedenle çok uzun yıllar boyunca evlenememiştir.
Ahmet Haşim’in Aşk Hayatı
Her gördüğü kadına aşık olan Ahmet Haşim, neredeyse hiçbirine açılamamıştır. Kumral, beyaz tenli genç bir adam olan Ahmet Haşim, sanıldığının aksine çirkin değildir. Kendisini çirkin bulduğu için ömrü boyunca ızdırap çeken Haşim bunu başım şiirinde şu şekilde konu almıştır:
Bi-haber gövdeme gelmiş, konmuş
Müteheyyic, mütekallis bir baş
Ayırır sanki bu baştan etimi
Ömr-ü ehrama muadil bir yaş
Ürkerim kendi hayalatımdan
Sanki kandır şakağımdan akıyor
Bir kızıl çehrede ateşten gözler
Bana güya ki içimden bakıyor
Bu cehennemde yetişmiş kafaya
Kanlı bir lokmadır ancak mihenim
Ah Ya Rabbi! Nasıl birleşti
Bu çetin başla bu suçsuz bedenim.
Bütün zamanını aşk ile yaşayan Ahmet Haşim, evlilik için çeşitli girişimlerinde bulunmuştur. Örneğin, İstanbul’da güzel ve genç bir hanımla tanıştıktan sonra kızı istemeye gittiklerinde Haşim birden bire ortadan kaybolur. Daha sonra kaçışının sebebini kızın annesinin acuze olması, birkaç yıl sonra kızın kendisinin de acuze olacağından kaynaklandığını ifade etmiştir. Bir diğer evlilik girişimi ise kayınvalide adayının kağıda sarılmış uskumru balığını Haşim’in paltosunun yan cebine koymasından dolayı başarısızlık ile sonuçlanmıştır. Bir diğer evlilik girişimi ise Haşim’in çirkinlik kompleksi nedeniyle sona ermiştir. Hâşim’in arkadaşı, nişanlısına
“Nasıl bu çirkin adamla evleniyorsun?”
diye sormuş, nişanlısı ise kendisini sanatını sevdiğini ifade etmiştir. Bu konuşma, Haşim’e ulaştığında Haşim, evinde bir yemek vermiş ve misafirlerine midye dolması ikram etmiştir. Nişanlısının midye dolmasının içinde ise edebiyatçının altın nişan yüzüğünü yer almaktadır. Nişan yüzüğünü bir midye dolmasının içerisinde iade eden Haşim 1932 yılında tedavi amacıyla Almanya’ya gitmiştir.
Ahmet Haşim’in Hastalığı ve Yaşamının Son Dönemi
Böbreklerinde kireçlenme başlayan ve karaciğer hastalığı nükseden edebiyatçı, bir süre hastanede yatmıştır. Tedavisinin ardından eve döndükten sonra Zarife adlı bir kadın, Haşim’in bakımını üstlenir. Bu kadın ile düşünce, zevk ve mizaç benzerlikleri bulunan Haşim, Zarife Hanım’ın bulunmaz bir kadın olduğunu belirtmiş ve 1933 yılında kendisi ile evlenmiştir. Evliliklerinin ilk ayı bitmeden aramızdan ayrılan Ahmet Haşim, henüz bir ay bile sürmeyen evliliği ile yaşamının son günlerinde mutluluğu yakalamıştır. Ardında Merdiven, Bir Günün Sonunda Arzu, Karanfil ve Ağaç gibi unutulmaz şiirler bırakan Haşim, edebiyata yön veren şiirleri ile bugün bile yeni nesle şiirlerini ezberletiyor.
İlginizi Çekebilir: Beşir Fuat İntiharı