15 Yaşında Bir Çocuğun Kaleminden Savaş Günlükleri
Anne Frank’ın Hatıra Defteri Ne Anlatıyor? Özet
Günlük / anı, gerilim, biyografi türünde bir kitap olan Anne Frank’ın Hatıra Defteri, yazar Anne Frank’ın 12 Haziran 1942 ile 1 Ağustos 1944 arasında tuttuğu günlüklerden oluşturulan bir kitaptır. II. Dünya Savaşı esnasında Hollanda halkının Almanlardan gördüğü zulmü kanıtlamak amacıyla bireylerin günlüklerini ortaya çıkarması önerisi ile başlayan bu hikaye, hüzünlü geçen 2 yılı anlatır. Bergen Belsen kampında, 945 yılının Mart ayında, henüz 15 yaşındayken ölen Anne Frank’in ailesinden geriye kalan tek kişi Otto Frank, onun günlüğünü yayınladı. 341 sayfadan oluşan bu kitabın ne anlattığına birlikte bakalım.
Her Savaş Bir Yıkımdır, Bu Yıkım Kaçınılmazdı…
II. Dünya Savaşı sonrasında Alman egemenliği hüküm sürüyordu. Özgürlükleri önemli derecede kısıtlanan Yahudiler, kendilerini bir kapanın içinde hissediyordu. Davut yıldızı taşımak zorunda olan Yahudiler, sadece Yahudi okullarına gidebiliyor, spor yapacakları alanları kullanamıyor, sinema ve tiyatro gibi aktivitelere gidemiyor, akşam 20.00’den sabah 06.00’ya kadar dışarı çıkamıyorlardı. Sadece Yahudi berberlere gidebilen Yahudiler, öğlen 15.00-17.00 arasında alışveriş yapabiliyorlardı. Tek çareleri saklanmak olan Yahudiler, toplama kamplarına götürülüyordu. Bunun için Anne Frank; ablası, babası ve annesi ile birlikte evlerini terk ettiler. Evlerini terk ederken, yanlarında alışveriş çantaları, tıka basa dolu okul çantaları, kat kat üzerine giydikleri kıyafetleri vardı. Anne’nin babasının ofisinin olduğu binada gizlenmek istiyorlardı. Bu alan, Arka Ev olarak adlandırılıyordu.
Ailesi ile Arka Ev’de korku içinde yaşayan Anne ve ailesi, komşularının kendilerini fark etmemesi için pencereden kesinlikle bakmaz ve dışarı adım atmazlardı. Son derece sessiz olmaları gerektiğinin bilincindeydiler.
Anne, ailesi ile uyum sağlayamayan bir karakterdi. Ailede en çok babası ile yakın olan anne, ablası ve annesi ile zaman zaman sorunlar yaşıyordu. Kendisini değersiz hisseden Anne, davranışlarına ve karakterine ters düşen hareketlerle boğuşuyordu.
Ailenin Sessiz Hayatı Değişiyor
Anne ve ailesinin sessiz hayatına bir süre sonra Van Daan ailesi eklendi. Küçük oğul Peter, annesi ve babasıyla birlikte Frank ailesine katıldı. Arka Ev’de 8 kişi olarak yaşamaya başlayan bu aile tuvalet, yemek gibi konularda çeşitli sürtüşmeler yaşıyordu. Bu rahatsızlıklar Anne’nin günlüğünde kendisine yer buluyordu. 8 kişilik zorunlu birliktelik, dışarıdan gelen olumsuz haberlerle umutsuz bir bekleyişe dönüşüyordu. Diğer Yahudi tanıkların kamplara götürülmesi, herkesin saçları tamamen kesiliyor, erkekler ve kadınlar bir arada uyuyor, birkaç bin insan için tek bir tuvalet veriliyordu. Dahası bu insanlar gaz odalarında öldürülüyordu.
Savaş Ortasında Aşk
Tüm bu süreci sorgulayan Anne, bu süreç içerisinde Peter Van Daan’a aşık olmuştu. Savaş günlerinde aşk, ne kadar dolu dizgin geçebiliyorsa o kadar yüksek enerjili geçiyordu. Anne ile Peter’ın aşkı sürerken bir gün Bakan Bolkestein’ın radyoda, savaştan dönemi ile ilgili mektup ve anıların yayınlanacağını söyledi. Büyük bir yazar olma hayali kuran Anne, evde bulunan herkesin o deftere saldırmasına maruz kaldı.
Savaş için milyonlar harcanırken yoksullara 1 cent bile verilmemesi Anne’nin ağrına gidiyordu. Günler böyle geçerken bir gün, İngilizler çıkarma yaparak Almanlarla denizde savaşmaya başladı. Amerika, Fransa ve Rusya da derken 1944 yılının bir sabahı, gelen bir ihbar ile Anne ve Arka Ev’de kalanları tutukladı. Tüm eşyaları alıkonulan ailede sadece Anne’nin anı defteri kalmıştı. 8 kişilik ekipten bazıları taşıma araçlarında, bazıları yorgunluktan, bazılarıysa açlıktan öldü. 1944-65 yılları arasında Anne’nin ablası Margot ve Anne ise bulundukları bölgedeki tifüs nedeniyle salgın sebebiyle öldü. 8 kişilik birlikten hayatta kalan tek kişi Anne’nin babası Otto Frank’tı. Otto, Anne’nin anılarını ve içindeki mesajlarını yayınlamak için kendisini adadı ve bu zulmü günümüze kadar taşıdı.
İlginizi Çekebilir: İnsan Olarak Uyuyup Böcek Olarak Uyanmak mı?