Siyah İnci’nin Masalı
Bir varmış bir yokmuş…
Okyanusun en dip derinlerinde bilinmeyen bir inci diyarı varmış. Bu inci diyarında her yüzyılda bir binlerce kabuğun içinden bembeyaz inciler çıkarmış. Bu inciler sürekli aynaya bakıp güzellikleriyle övünürlermiş.
Gel zaman git zaman…
Vakit gelmiş yeni inciler kabuklarını açmaya başlamışlar. Açılan bu kabuklardan bembeyaz inciler çıkıvermiş. İçlerinden bir kabuk açılmamış bunu gören yetişkin inciler yardım etmiş. Açılan bu kabuğu gören beyaz inciler hayret etmiş. Gördükleri şey tüm beyaz incileri şaşırtmış doğrusu. Karşılarında simsiyah bir inci varmış. Asırlardır görmedikleri bu görüntüden bi hayli korkmuşlar. Aralarında konuşmaya başlamışlar. “Bu gerçekten de lanetli bir inci” Diğer bir inci, “Kabuğunu kıramamasından belliydi zaten beceriksiz işe yaramaz bu inci”
Siyah İnci’nin bu görüntüsünden korkan beyaz inciler yüzleriyle belli etmişler bu durumu. Olan biteni anlamayan Siyah İnci ise yüreği buruk hissetmiş. Bu sözler karşısında ne yapacağına anlam verememiş. “Ne yapmış olabilirdim ki?” diye düşünmeye başlamış.
“Rengimin farklı olmasından dolayı neden bunlara maruz kaldığımı bir türlü anlayamıyorum.”
Siyah İnci beyaz incilerle arkadaş olabilmek için bu diyarda herkese yardım etmeye başlamış. Elinden geleni yapmış ama bir türlü kendini beğenmiş beyaz incileri memnun etmeyi başaramamış.
Gel zaman git zaman…
Yalnız kalan Siyah İnci her akşam okyanusun kayalıklarında oturup olan bitenler için kendini suçlayıp ağlarmış. Bir akşam uyumaya gelen Deniz Yıldızı’nı fark etmeden yine aynı şeyleri söyleyip hıçkırarak ağlamış. Bunu duyan Deniz Yıldızı bu durumu anlayıp üzülmeye başlamış. Siyah İnci yorgunluktan uyuyakalmış.
İnci diyarında gün doğmaya başlamış. Yosun yolundan gelen beyaz inciler Siyah İnci’yi fark etmişler. Kabuklarını açıp kapayıp şiddetli bir ses eşliğinde “Kara inci kalk, lanetli inci kalk, hala kalkmadın mı!” diye söylenmeye başlamışlar. Siyah İnci neye uğradığını şaşırarak uyanmış ve ürkerek kabuğuna çekilmiş. Bunu gören Deniz Yıldızı, “Hey siz! Evet siz beyaz inciler. Ne istiyorsunuz Siyah İnci’den. Size bir zararı mı dokundu?” diye söylenmeye başlamış. Beyaz inciler, “Sen bu duruma karışma Deniz Yıldızı. Onun tarafından olursan sen de lanetlenirsin” demişler. Buna dayanamayan Deniz Yıldızı, “Arkadaşımı rahat bırakın” demiş ve dönmeye başlamış. Döndükçe zifiri yosunları beyaz incilerin tarafına sıçratmaya başlamış. Beyaz inciler bağırarak bulundukları yerden kaçmışlar. Güzelliklerini kaybedecekler diye çok korkmuşlar. Hızlıca oldukları yeri terk etmişler ve bir daha oraya gelmemişler. Deniz Yıldızı Siyah İnci’ye bakmış. Siyah İnci bu olanlardan kabuğunu sımsıkı kapatıp ürkek bir şekilde en dip tarafa geçmiş ağlıyormuş. Deniz Yıldızı Siyah İnci’nin kabuğuna çakıl taşıyla vurmaya başlamış.
“Heyy Siyah İnci! Çık artık şu kabuğunun içinden. Hayat kabuğun dışında. Siyah renkte olman inci olmadığın anlamına gelmez.”
demiş. Siyah İnci gözyaşlarını silmiş. Ve aynaya doğru yürüyerek Deniz Yıldızı’nın söylediklerini tekrar etmeye başlamış.
“Siyah renkte olmam inci olmadığım anlamına gelmez.”
demiş. Yavaş yavaş kabuğunu açmaya başlamış. Deniz Yıldızı kocaman gülümsemesiyle Siyah İnci’ye sarılmış ve beraber okyanusun en güzel kayalıklarında oturup yüzlerini ayçiçekleri gibi güneşin tarafına çevirmişler gökyüne seyre dalmışlar. O an Siyah İnci birde ne görsün. Bembeyaz bir hal aldığını fark etmiş.
Yüreğine kalemine sağlık Ayşecik…Yola devam …