Küçük Prens Kitabından Alıntı Sözler
Antoine de Saint-Exupéry’nin Ölümsüz Eseri “Küçük Prens”
Antoine de Saint-Exupéry’nin ölümsüz eseri Küçük Prens, sadece çocukların değil, aynı zamanda yetişkinlerin de içsel dünyalarına dokunan büyülü bir eserdir. Küçük Prens kitabı, yazarın gözlem gücü ve duygu yüklü anlatımıyla, masalın ötesinde derin anlamlar barındırır.
Küçük Prens, yüzeyde bir çocuk masalı gibi görünse de aslında insanın varoluşsal sorularına, ilişkilerin karmaşıklığına ve yaşamın derin anlamlarına dair zengin bir içeriği bünyesinde taşır. Her bir karakter, sembolik anlamlarla doludur ve okuyucuya insan doğasının çeşitli yönlerini düşündürür.
Saint-Exupéry, dilin zarafetiyle duyguları en saf haliyle ifade eder. Masalı, hayallerin peşinden gitmeyi, dostluğu, sevgiyi ve insanın içsel yolculuğunu keşfetmeyi anlatarak büyüklerin de içsel çocuklarına seslenir. Küçük Prens, zamansız bir hikâye olup, her yaş grubundan okurun kalbinde özel bir yer edinmiştir.
Kitap, yaşamın karmaşıklıklarını basit ve dokunaklı bir dille anlatarak okuyucuya derin düşünce ve duygusal bir deneyim sunar. Her okuma, yeni bir keşif ve anlamla dolu bir yolculuğa davet eder. Küçük Prens, sadece bir masal değil, aynı zamanda insanın evrensel sorularına yanıt arayışında bir rehberdir.
Küçük Prens Kitabı Alıntılar
“Deseniz ki: ‘Kırmızı kiremitli, güzel bir ev gördüm. Pencerelerde saksılar, çatısında kumrular vardı’. Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi ama ‘yüz bin liralık bir ev gördüm’ deyin, bakın nasıl: ‘Aman ne güzel ev’ diye haykıracaklardır.”
“Evet, güzelsiniz. Ama boşsunuz. Sizin için kimse yaşamını feda etmez. Yoldan geçen herhangi biri, benim gülümün de size benzediğini söyleyebilir. Ama benim gülüm sizin her birinizden çok daha önemlidir çünkü ben onu suladım ve onu camdan bir korunakla korudum. Önüne bir perde gererek rüzgârın onu üşütmesini engelledim. Tırtılları onun için öldürdüm (ama birkaç tanesini kelebek olmaları için bıraktım). Onun şikâyetlerini, övünmelerini dinledim ve bazen de suskunluklarına katlandım çünkü o benim gülüm.”
“’Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin’ dedi tilki. ‘İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkândan hazır alırlar ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de insanların arkadaşları yok artık. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!’”
“Evleri de, yıldızları da, çölü de güzel kılan şey göze görünmez!”
“İnsan sadece yüreğiyle baktığı zaman görebilir. Gerçekleri gözle görmek mümkün değildir.”
“Bazıları yüreğime çok iyi geliyor. Onlar bana armağan gibiler.”
“İnsanlar aynı bahçede binlerce gül yetiştiriyor, yine de aradıklarını bulamıyorlar.”
“İnsan üzgünse, günbatımının ifade ettiği anlamı çok daha iyi anlıyor.”
“Ben onu anlıyordum. Yanlış yaptığında bile anlıyordum. Onu sevdiğim için anlayacak bir sebep buluyordum. O da öyle yapar sanmıştım.”
“İnsanların arasında da yalnız hissedilir.”
“’Kaç yaşında?’ derler, ‘Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?’ Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar.”
“Vereceğim sır çok basit: insan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.”
“’Aynı saatte gelmen daha iyi olur,’ dedi tilki. ‘Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama herhangi bir zamanda gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez.”
“Gece yıldızlara bakarsın. Benim ülkem o kadar küçük ki nerede olduğunu göremezsin bakınca. Ama böylesi daha iyi. Yıldızım herhangi bir yıldız olacak senin için. Böylece bütün yıldızları gözlemeyi seveceksin. Hepsi dostun olacak.”
“Kıvılcımları korumak gerekir. Çünkü ufacık bir esinti bile onları söndürebilir…”
“Keşke, herkesin ömrü vicdanı kadar olsa…”
“Aslında çok üzgündüm, Ama onlara yorgun olduğumu söyledim..”
“Kişinin kendisini yargılaması, başkasını yargılamasından çok daha zordur. Eğer kendini doğru bir biçimde yargılamayı başarırsan, gerçek bir bilgesin demektir.”
“Olağanüstü bir şeylerin döndüğünü sezinliyordum. Onu kollarımda küçük bir çocuk gibi sıkıyordum ama bir uçuruma son hızla atılmasına engel olamayacakmışım gibi geliyordu bana.”
“’Bu gece… Gelme.’ ‘Seni bırakmam.’ ‘Acı çektiğimi sanacaksın. Ölüyormuşum gibi gelecek. Bu işler böyle. Görme, daha iyi. Zaten değmez.’”
“Çocuklar büyükleri hoşgörü ile karşılamalıdır.”
“Çiçekler zavallı yaratıklardır. Kötülük nedir bilmezler. Ellerinden geldiğince kendilerine güvenmeye çalışırlar. Dikenlerine bakıp bakıp güçlü olduklarını sanırlar.”
“Onu sözlerine göre değil, davranışlarına göre değerlendirmem gerekirdi.”
“Herkesten, ancak yapabileceği şeyi istemek gerek.”
“Sevdiğiniz çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bile bulunsa yıldızlara bakmak mutluluğumuz için yeterlidir. ‘Çiçeğim işte şunlardan birinde,‘ deriz kendi kendimize. Ama bir de koyunun çiçeği yediğini düşün, bütün yıldızlar bir anda kararmış gibi gelir. Bu mu önemli değil?”
“Kaldı ki arkadaşı olan kaç kişi var içimizde? Bir gün onu unutursam gözleri sayılardan başka şey görmeyen büyüklere dönerim.”
“Çiçekler çelişkilerle dolu! Ama ben de onu nasıl seveceğimi bilemeyecek kadar gençtim.”
“Ama gözler kör. Yüreğiyle bakmalı insan…”
“Gelmekle iyi etmedin. Acı çekeceksin. Ölmüş görüneceğim, gerçekte ölmeyeceğim oysa. Susuyordum.”
“İnsanlar hızlı trene biniyorlar ama ne aradıklarını bildikleri yok. Koşuyor, heyecanlanıyor, dönüp duruyorlar, dedi. Sonra ekledi: Bunca çabaya değse bari…”
“Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan çok daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.”
“Bir günü öteki günlerden, bir saati öteki saatlerden farklı kılan alışkanlıktır.”
“Gökyüzüne bakın ve sorun kendi kendinize: Evet mi, hayır mı? Koyun çiçeği yedi mi, yemedi mi? Bakın nasıl her şey değişecek…”
“Kederliydim ama onlara, “Yorgunum,” dedim.”
“Anlıyorsun değil mi? Yol uzun. Bu bedeni taşıyamam. Çok ağır.”
“Neyse ki ikinci kez sokacak zehirleri kalmaz yılanların.”
“Geceleyin, yıldızlara bakarsın. Benimki o kadar ufak ki, sana nerede olduğunu gösteremem bile. Böylesi daha iyi. Benim yıldızım, senin gözünde o yıldızlardan herhangi biri olur. O zaman işte, bütün yıldızlara bakmaktan hoşlanırsın… Geceleyin, gökyüzüne baktığında, değil mi ki ben onlardan birinde gülmekte olacağım, o zaman sanki tüm yıldızlar senin için kahkaha atıyor olacak. Kahkaha atmasını bilen yıldızlara sahip olacaksın!”
“…Bir yıldızda yaşayan çiçeği seversen geceleri gökyüzüne bakmak güzel gelir. Bütün yıldızlar çiçeğe durur.”
“Birinin sizi evcilleştirmesine izin verirseniz gözyaşlarını da hesaba katmalısınız.”
“Asıl önemli olan, gözle görülmez…”
“Bir yerde bir kuyunun saklı oluşudur çöle güzellik veren.”
“’Acaba,’ dedi, ‘bir gün hepimiz kendi yıldızımızı yeniden bulalım diye mi yıldızlar böyle parlıyor…’”
“İnsanlar dedi, dedi küçük prens, ekspreslere doluşuyorlar, ama bilmiyorlar artık neyin peşinde olduklarını. Öyle olunca da, itiş kakış, koşturup duruyorlar…”
“Tembellere türlü düşler kurduran şu küçücük sarı şeyler.”
“…kendini beğenmişler yalnız övgüleri dinler.”
“Su, insanın gönlüne de iyi gelir…”
“Ne tuhaf bir gezegen diye düşündü Küçük Prens. Her yer kuru her yer sivri her yer sert ve acımasız. İnsanlarda da düş kurabilme kabiliyeti hiç yokmuş. Ne söylerseniz onu tekrarlıyorlar.”
“Sadece çocuklar ne aradıklarını biliyorlar, dedi küçük prens.”
“Bazı insanların yüreğe iyi gelen yanları vardı. Armağan gibiydiler.”
“İnsanlar, herhangi bir şeyi yakından tanımaya vakit ayıramıyorlar artık. Alışveriş merkezlerinden hazır şeyler satın alıyorlar. Ama alışveriş merkezinde dost satılmadığına göre, insanların artık dostu kalmadı.”